Edebiyat ve fayda
iyi edebiyatın sadece Batı'da olduğunu sandığımız ve oradaki şeklini taklit etmeye gayret gösterdiğimiz zamanlar, edebiyat-fayda ilişkisi (ya da ilişkisizliği) konusunda yaman bir çelişkinin içinden de geçtiğimiz zamanlardı.
Çünkü, “Hayır söz hariç, dilini tutan, şeytanı mağlup eder” buyuran Peygamber'e inanıyor ama “Batı edebiyatında fayda, edebiyatın kendisinden ibarettir” tembihine itibar ediyorduk.
Edebiyatlara, kendi hakikatlerinden (oluş ve eyleniş tarzlarından) bakarak, benzerlikleriyle değil birbirlerine göre farklarıyla nüfuz etmemiz söz konusu çelişki nedeniyle pek kolay olmadı.
Çünkü asıl sorunun edebiyat – fayda ilişkisinden çok, bunu da içkin olan bilgi-lenme anlayışından doğduğunu geç öğrendik; Batı merkezli bilginin güç ve malumattan (bkz.: Thomas Hobbes), İslam merkezli bilginin ise merhamet ve zorunlu ferdi ihtiyaçtan (bkz.: İbn Arabî) kaynaklandığını bilenler bize geç duyurdular seslerini.