19.03.2024 - Beydağı Haber Ajansı Malatya Haberleri

İstikrar ve Temsil Tahterevallisinde Denge Arayışları

İstikrar ve Temsil Tahterevallisinde Denge Arayışları

Çoğulcu ve Katılımcı siyasal sistemlerin kısır döngüsü içinde bazen tehdit ve bazen de dayatma olarak sunulan iki kavram olarak tanımlanabilir İstikrar ve Temsil.

Toplum için istikrar ve temsil kavramları Adalet, Liyakat, Özgürlük, ekonomik refah olarak tanımlanabilirken, devletler için beka, kurum kuruluşlar için sorunsuz ve itirazsız iş ve işlemler, Sivil Toplum Kuruluşları için devlet ve toplum nezdinde kabul ve geçerlilik olarak anlaşılabilir.

İstikrar ve Temsil kavramlarının, devlet, toplum, kurum ve kuruluşlar ile Sivil Toplum tarafından farklı algılar olarak ortaya çıkması, sosyal, kültürel, eğitim, yönetim biçimi gibi çeşitli nedenleri olmakla birlikte ekonomik bağımlılık veya bağımsızlıklarının olmasına göre de  algı ve anlamlarında değişiklikler gözlenebilir.

Devlet: Bekanın ve  İstikrarın sağlanması için Temsili Adalet dışında da görebilir. Kurum, Kuruluş ve STK’lar mevcudiyetini sürdürebilmek için en azından ekonomik anlamda Devlet ile  bağlantısı var ise bunlarda da İstikrar ve Temsilin  Devletin anlayışı ile benzer olarak tanımladığı gözlenebilir.

Siyasal ve Sosyal tanımlama ve kavramların nereden bakıldığına göre değişik anlamlar alabildiği görülebilmektedir. Bu çerçevede mutlak bir tanım yapmak elbette mümkün değildir. Zira  mevcudiyeti tanımlarken çıkan anlam ile ideal veya hedefler baz alınarak yapılan tanımlamalarda ise farklı anlamlar ortaya çıkabilir.

Ailede İstikrar ve Temsil ile ilgili durum, tanım ve çalışmalar önce bireyde sonra  toplumda istikrar ve temsili de şekillendirir. Hatta ailenin tarım veya sanayi toplumunun üyesi olup olmaması, kazanç ve harcamaların paylaşımı vs. İstikrar ve Temsili farklı olarak tanımlayabilir.

Toplumsal düzenin sadece yasalar ile sağlanması yanında, bireyin; empati, saygı, milli ve manevi değerler ile donanması ve otokontrolünün sağlandığı toplumlarda bile İstikrar ve Temsil kavramları farklı tanımlanabiliyorken, bu kavramların tanımı yerine denge unsurları tartışılabilmeli ve Temsilde Adalet ile İstikrarın sağlanması için çalışmalar yapılabilir.

Siyasal Partilerde, Sivil Toplum Kuruluşlarında temsilin ilkeler ve adalet ile sağlanmaması bile gerçekte istikrarsızlık olmasına rağmen, aynı parti ve STKların çoğunluğu istikrar olarak tanımlanabilmektedir.  Tam da burada Adaletli Temsil ile İstikrarı Mümkün kılmak gibi bir arayışın çabası verilebilir.

Vatandaşına güven Devletin istikrar anlayışında bir dönüşümün ilk adımı olabilir. Zira Devlet: İstikrarı; kendi bekası için tehdit olabilecek güvenlik, sosyal, kültürel ve ekonomik düzen ve denge olarak algılarken bunu sağlamanın tek yolunun vatandaşa güvenmemek olarak tesis etmektedir. Oysa Devlet kısıtlamalardan ziyada özgürlükleri düzenlemeli ve meşru gücü ile kontrol etmelidir. 1982 Anayasamızın bir çok maddesinde özgürlükler tanımlanmış hemen aynı maddenin devamında şu şu şu nedenlerde bu özgürlükler kısıtlanabilir yazmaktadır. Oysa toplumsal ve bireysel hak ve özgürlükleri tanımladıktan sonra ve sadece Mahkeme kararı ile veya şiddet, silah vs. nedenlerle bu özgürlüklerin kullanılamayacağını taahhüt etmelidir. Yine Devlet istikrarı sağlarken bireysel ihlalleri toplum ve kurumlara tahvil etmekte beis görmemektedir. Parti kapatmaları bu uygulamalara en güzel örnek olabilir. Zira parti mensubu, yönetici veya Milletvekillerinin suç işlemesi durumunda evrensel ilke olan suçun şahsiliği yerine Partinin kurumsal kimliğini suç ile bir anarak parti kapatması, İstikrar arayışlarına hizmet etmemektedir. Zira partilerde suça bulaşmamışlar ve oy verenler de cezalandırılmış olmaktalar. Devletin bekası için yapılan bu istikrar çalışmaları aslında uzun vadede İstikrarsızlık olarak önümüze çıkabilmektedir.

Adalet, Liyakat, İstişare ise, yine devlet, kurumlar ve Sivil Toplum Kuruluşlarının uzun vadeli istikrarlı yürüyüşlerine yardımcı olabilir. Konjonktöre göre şekillenen öne çıkan ve ya dışlanan kurumlar ve STK’lar hiçbir zaman uzun vadede İstikrarın sağlanmasına katkı sunamamaktadır. Ülkemiz yakın tarihi bunun en önemli örnekleriyle doludur. Bir zamanlar Seküler yaşamın ön planda olduğu birey ve kurumlar Devlette istikrar unsuru olarak görülmekte iken, konjonktörün değişmesiyle birlikte Adalet ve Likayattan uzak yeni bir yapılanma bugün devlet tarafından terör örgütü olarak ilan edilen Fetö veya Paralel olarak tanımlanan başka bir girdabın içine düşmüştür. Ülkemizde gerçek anlamda temsil ve adalet dolayısıyla istikrar maalesef hiçbir zaman sağlanamamıştır.

Devletin en büyük işveren olarak, en çok istihdamı sağladığını da göz önüne alırsak bağımsız kurum, kuruluşlar ile STK’lardan söz etmek de beyhude olacaktır. Ayakta kalması ve yaşaması Devletin sağladığı ekonomik desteklere bağlı olan kurum ve kuruluşlar ile Sivil Toplum Kuruluşları ve Siyasi Partilerin Devletten ayrı bir İstikrar ve Temsil tanımlaması yapamayacağı gerçeğiyle de yüzleşmek gerekecektir.

Toplum ve birey olarak Gerçek Temsil, Demokrasi, Özgürlük hedefleyerek: İstikrar ve Temsil kavramlarını mevcut durumları ile tanımlamak yerine Toplumsal ve Bireysel hedefler doğrultusunda Adalet, Liyakat gibi 7’den 70’e herkesin rıza göstereceği ilkeler ile tanımlanması ve uygulanması, koruma altına alınması Devlet, Kurum, Kuruluş ve Sivil Toplum tarafından İstikrar mı, Temsil mi dayatması yerine denge olabilir, Adil Temsil ve İstikrarı sağlayabilir.

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın