20.04.2024 - Beydağı Haber Ajansı Malatya Haberleri

Malatya Kadem Cumhurbaşkanlığı Sistemi Üzerine Konuştu

Malatya Kadem Cumhurbaşkanlığı Sistemi Üzerine Konuştu

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri  Psikiyatri Anabilim Dalı Prof. Dr. Hatice Birgül Cumurcu, "Gelişen, güçlenen bir ülke olarak yolumuza güvenle devam etmek istiyoruz" dedi.

Prof. Dr. Cumurcu, yaptıkları çalışmalar doğrultusunda KADEM Malatya İl Temsilciliği olarak Cumhurbaşkanlığı sistemini gündemlerine aldıklarını belirterek, "KADEM Malatya Temsilciliği olarak kadının bilinçlenmesi ve eğitim standartlarının yükseltilmesi gibi  birçok alanda  faaliyetler yapmaktayız. Biliyoruz ki güçlü kadın güçlü toplum demektir. Güçlü toplumlarda istikrarlı bir ülkeyi oluşturur. Gelişen, güçlenen bir ülke olarak yolumuza güvenle devam etmek istiyoruz. Gelişen büyüyen ülkelerde mevcut anayasa günün teamüllerine uymayabililyor, darbelere zemin hazırlayabiliyor. Nitekim bu açıdan her on yılda bir darbeyi görmüş bir millet olarak en son olarak da15 Temmuz'u yaşadık" diye konuştu.

Türkiye'de Osmanlı İmparatarluğu döneminden itibaren anayasa çalışmaları olduğunu anımsatan Avukat Derya Yanık,  "1876 Kanuni Esasi bizim ilk anayasa metni  ve kendi dönemi itibariyle o dönem için özgürlükçü geniş bir projeksiyonu olan ve dönem itibariyle çok modern ve gelişmeye açık bir metin. Anayasa metni olarak baktığımızda yaklaşık 150 yıllık bir deneyimiz var. 1960 ve 1980 anayasaları malum darbeden sonraki iradelerin ortaya koyduğu metinlerdir" ifadelerini kullandı.

Yanık, 1946 yılına kadar Türkiye'de tek parti döneminin hüküm sürdüğünü anımsatarak, şunları kaydetti:

"Fakat 1946 seçimleri açık oy, gizli sayım esasına göre yapıldığı için onun demokratik bir tutum olduğunu söyleyemeyiz.  1950 seçimleri itibariyle artık Türkiye'de çok partili sistem ve bir parlementer sistem olduğundan bahsedebiliriz. Toplum kendisini sandıkla ifade ediyor. 1960 darbesinde toplumun kendisini sandıkla ifade etme ve istikrar kazanmış bir biçimde kendisini devlet mekanizmasına siyaset eliyle dahil etme iradesi maalesef darbe heveslisi, siyaset mühendisliği  heveslisi, toplumun özgürlüğünü, toplumun kendi kaderini tayin etme hakkını çok da kendisine reva görmeyen zihniyetler tarafından 1960 darbesiyle bu süreç kırıldı. Toplumu bir şekilde dizginlemek isteyen bir yapı vardır 1961 anayasasında. 1961 anayasası siyaseti terbiye etmek üzere siyaset derken aslında siyasetten kastının insanların sandıkla kendi özgür iradeleriyle, kendi temsilcilerini belirlemek ve o temsilciler eliyle yönetim  kademelerine, yönetim işleyişine dahil olmak olduğu anlıyorsunuz. 1961 anayasası yıllarca Türkiye'nin gelmiş geçmiş en özgürlükçü, en geniş demokratik katılımını sağlayan anayasası olarak anlatıldı. Halbuki Türkiye'nin en vesayetçi metnidir. 1980 anayasası ilkinin öncül metnidir."

Cumhurbaşkanının 1982 anayasasında çok geniş yetkilerle donatıldığını dile getiren Yetkin, "Cumhurbaşkanı 1982 anayasasına göre geniş yetkilere sahip ama hiç sorumluluğu yok. Siyaseten zaten sorumluluğu yok. Cezai sorumluluğu yok. Sadece vatana ihanetten dolayı yargılanabilir. Vatana ihanet diye bir suçta ceza kanununda olmadığı için aslında o da karşılığı olmayan bir yaptırımdır. Dolayısıyla bizim 1982 anayasasına göre altı cumhurbaşkanımız bu anayasaya göre sonsuz yetkiler ve sıfır sorumlulukla donatılmıştır. Problem şu, bu kadar geniş yetkinin hiçbir sorumluluğa haiz olmayan bir mekanizma içerisinde elinde tutulması şimdi cumhurbaşkanının anayasadan kaynaklanan bu kadar geniş yetkileri varken Anayasada her ne kadar cumhurbaşkanı siyasetin dışında bağımsız ve siyasetin üstünde görülse de böyle tanımlanmış olsa da aslında cumhurbaşkanları hiçbir zaman siyasetten de uzak durmamışlardır. Siyasi ilişkilerinde dışında durmamışlardır” dedi

Kaynak: İnü Haber

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın