28.03.2024 - Beydağı Haber Ajansı Malatya Haberleri

“İstiklalden İstikbale Çanakkale” Temalı Program Düzenlendi

“İstiklalden İstikbale Çanakkale” Temalı Program Düzenlendi

“İstiklalden İstikbale Çanakkale” Temalı Program Düzenlendi

 

Vali Aydın Baruş 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümü nedeniyle Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen programa katıldı.

Şehitlerimiz için saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda Türkiye Harp Malulü, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Malatya Şube Başkanı Mustafa Gözükara ve Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan günün anlamına ilişkin yapmış oldukları konuşmaların ardından söz alan Vali Aydın Baruş; “ Bu güzel vatan topraklarını korumak ve bizlere miras bırakmak uğrunda canlarını feda eden Aziz Şehitlerimizin Saygıdeğer Aileleri, Sizleri en derin hürmet ve sevgilerimle selamlıyorum” diyerek sözlerine başladı.

Vali Baruş; “Bugün, bizleri Anadolu toprakları üzerinde millet kılan en önemli zaferlerden biri olan Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümünü büyük bir iftiharla kutlamanın gururu içerisindeyiz. Milletimiz için manası derin olan 18 Mart Günü aynı zamanda Şehitleri Anma Günüdür. Bu vesileyle, Çanakkale’de, vatanımızın bağımsızlığı ve bölünmezliği uğrunda canını vererek ilahi müjdeye mazhar olan Şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Çanakkale Zaferi milletimiz için mana yüklü bir değere sahip kutlu bir tarih sahnesidir. Çanakkale, bundan tam 106 yıl önce, Birinci Cihan Harbinin başlangıcında, bütün dünyayı tahakkümü altına almak isteyen, karada ve denizde her türlü harp araç ve gereçlerine sahip devrin sömürgeci güçlerinin, Boğazları ele geçirerek, Osmanlı İmparatorluğunu harp dışında bırakmak, İstanbul’u işgal ederek Türk Milletinin bu topraklar üzerindeki egemenliğine son vermek için, zamanın en güçlü zırhlılarıyla, adeta ateş kusan, 16 zırhlı savaş gemisiyle başlattığı büyük bir taarruzdu. Zamanının en modern savaş gemileri olan bu zırhlılar Seyit Onbaşı’nın iman kuvvetiyle sırtına vurarak namlusuna sürdüğü 275 kiloluk top mermisine direnemediler ve mürettebatıyla birlikte boğazın karanlık sularına gömüldüler. 18 Mart 1915’te Boğaz Muharebesi’ni kaybeden sömürgeci güçler, bu sefer aynı amacı gerçekleştirmek için Gelibolu Yarımadasına çıkartma yaptılar. Seddülbahir, Arıburnu ve Anafartalar Bölgesi’nde başlayan bu çıkartma harekâtlarına, İngiliz ve Fransızların kuvvetleriyle, sömürgelerinden getirdikleri on binlerce Anzak askeri katıldı. Gelibolu Yarımadası adeta bir Kıyamet Savaşına sahne oldu. Merhum Mehmet Akif, mısralarında yeniden canlandırdığı bu savaşı eşsiz bir şekilde tasvir etmektedir

“Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,

 

Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

 

Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,

 

Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!

 

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

 

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.”

 

Seddülbahir-Kirte-Krevizdere-Zığındere-Kanlısırt-Anafartalar-Conkbayırı-Bombatepe Muharebeleri, boğaz boğaza mücadelelerin yaşandığı kanlı bir sahneye şahit olmuştur.

 

İstiklal Şairimizin ifadeleri bu manzaranın dehşetini anlatır.

 

“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

 

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…

 

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

 

Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.”

 

Tarihte eşi görülmeyen bu kanlı mücadelede on binlerce vatan evladı ölüme koşarak şehadet şerbetini içmiştir. Yüzbinlerce vatan evladı yaralanmış, kaybolmuş ya da esir duruma düşmüştür. Tarihin en kanlı mücadelelerine sahne olan, 33.000 hektarlık küçük bir kara parçası Gelibolu toprağının her bir zerresi şehit ceddimizin kanları ve naaşlarıyla yoğrulmuştur. Bu vatan toprağı, şehadetin manasını ruhlarımıza nakşeden bir simge haline gelmiştir. Çanakkale Savaşlarındaki eşsiz fedakârlık ve cesaret ruhu, Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesine ilham kaynağı olmuştur.

Yarbay Mustafa Kemal’in Conk Bayırı’nda 57. Alay’a verdiği “Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka güçler ve komutanlar gelebilir.” emrine icabet ederek ölüme yürüyen kahramanlar ancak bu milletin evlatları olabilirdi.

Bizler bu müstesna Milletin çocukları olarak, Çanakkale Kahramanları olan atalara sahip olmaktan büyük bir şeref duyuyoruz. Onların bizlere emanet ettiği bu şeref, hayatımızın istikametini belirleyen rehber olarak kalplerimizde varlığını sürdürecektir, bu büyük Milletin evlatları, Çanakkale şehitlerini daima minnet ve şükran hisleriyle yad edecek ve asla unutmayacaktır. Bugün, milyonlarca evladımız, vatan, hürriyet, namus, bayrak, ezan uğruna fedakârlığın manasını anlamak için, atalarına minnetlerini sunmak ve dua etmek için Çanakkale topraklarına koşmaktadır. Çanakkale’de, Gelibolu’da vatanımızın istiklali, milletimizin istikbali uğrunda, ölüme korkusuzca yürüyerek canlarını feda eden Aziz Şehitlerimizi rahmet ve şükranla yad ediyoruz.

Çanakkale’de hayatını bu topraklara hediye eden kahramanlarda ilham alarak mısralarını gönüllere nakşettiği “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde Mehmet Akif Ersoy şehadetin manasını ve şehitlerimizin değerini şu veciz ifadelerle dile getiriyor:

 

“Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;

 

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

 

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

 

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.”

 

Çanakkale’de şehadete yürüyen atalarımızdan miras aldığımız şehadet ruhu bu dünya üzerindeki hayatımıza anlam kazandıran en önemli şiarımız olmuştur.

Şehadet her fani hayat için mukadder olan ölüme mana kazandıran fedakârlıktır.

Şehadet ilahi müjdeye mazhar olmak için koşarak ölüme yürüyebilmektir.

 

Şehadet, ulaşacağı makamın kutsiyetini idrak ederek defalarca ölmeyi arzulayabilmektir.

 

Şehadet yaşatmak için yaşamaya gülümseyerek veda edebilmektir.

 

Şehadet, varlığını mukaddes bildiği değerler uğruna adayabilmektir.

 

Şehadet, milleti için, vatanı için, namusu için, bayrağı için, ezanı için korkusuzca can verebilmektir.

 

Şehitlerimiz,

 

Malazgirt’te Alpaslan’ın ardında nefislerini Yüce Allah’a adayarak Anadolu’ya koşan neferlerimiz,

 

Şehitlerimiz,

 

Anadolu’yu bizlere ebedi yurt yapmak için can veren Alp-Erenlerimiz,

 

Şehitlerimiz,

 

Fatih Sultan Mehmet Han’ın ordusunda İstanbul’un burçlarına sancağımızı diken yeniçerilerimiz,

 

Şehitlerimiz,

 

Çanakkale’yi dünya güçlerine geçilmez kılan ölümsüz erlerimiz,

 

Şehitlerimiz,

 

İstiklal Savaşı’nda, Sakarya’da Dumlupınar’da, vatanın her sathına vücudunu siper eden kahramanlarımız,

 

Şehitlerimiz,

 

Türkiye’nin her köşesinde, Suriye’de, Irak’ta teröristlerle cansiperane mücadele eden polisimiz, jandarmamız, askerimiz,

 

Şehitlerimiz,

 

15 Temmuz’da ihanetin en büyüğüne karşı diriliş destanı yazan yiğitlerimiz,

 

Vatan ve Mukaddesatımız için feda-yı can ederek ebediyete yürüyen Aziz Şehitlerimiz.

 

Müsterih olunuz, ebedi istiratgâhınız olan bu topraklarda huzurla uyuyunuz. Sizlerin uğruna kendinizi adadığınız bu aziz vatanı korumak için, Milletimizin bağımsızlık iradesine saldıranlara asla müsaade etmemek için, Vatanımızı bölmek isteyen teröristleri, hainleri ve yabancı güçleri defetmek için, Mabedimize, ezanımıza, bayrağımıza, namusumuza el değdirtmemek için, bizlere miras bıraktığınız şehadet ruhu daima rehberimiz olacaktır.

 

Sizlere olan ihtiramımızı Mehmet Akif Merhum’un ihtişamlı mısraları ile naçizane olarak dile getiriyoruz:

 

“Bu, taşındır diyerek Kâ’be’yi diksem başına;

 

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

 

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida nâmıyle,

 

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

 

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

 

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan;

 

Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,

 

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

 

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

 

Gündüzün fecr ile avizeni lebrîz etsem;

 

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…

 

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.”

 

 

Yüce Rabbimizden duamız şudur ki; Sizlerin eriştiği bu yüce makamı hepimize nasip etsin. Mahşerde sizlerle birlikte haşrolmayı bizlere nasip etsin.

 

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin Yıldönümü münasebetiyle, Kahraman şehitlerimizi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Kahraman Gazilerimizi bir kez daha rahmetle yâd ediyorum. Şehit olmak arzusuyla savaşan, mücadele eden ve halen hayatta olan Muhterem Gazilerimize saygılarımı sunuyorum. Şehit ailelerimize ve tüm katılımcılara hürmetlerimi sunuyorum“ diyerek sözlerini tamamladı.

 

Türk Silahlı Kuvvetleri ve İl Emniyet Müdürlüğü personellerinin beraber hazırlamış oldukları sunumun ardından Abdulkadir Eriş Güzel Sanatlar Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hazırlamış oldukları “İstiklalden İstikbale Çanakkale ve Kahramanlık Öyküleri” konseri ile program sona erdi.

Programa Vali Aydın Baruş, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Gürak, 2. Ordu Garnizon Komutanı ve Kurmay Başkanı Tümgeneral Selami Arslan, 7. Anajet Üs Komutanı Hv. Plt. Alb. Zeki Koltukoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Muhammet Savran, İdare Mahkemesi Başkanı Ali Doru, İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, İl Jandarma komutanı Necmi İnce, Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan, vatandaşlar, askeri personel, Gaziler ve Şehit yakınları katıldı.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın